بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

لَّا بَارِدٍ وَلَا كَرِيمٍ ٤٤

Ne serin ne de kerîm.

– Elmalılı Hamdi Yazır

إِنَّهُمْ كَانُواْ قَبْلَ ذَٰلِكَ مُتْرَفِينَ ٤٥

Çünkü onlar bundan evvel mütrefîn: Keyflerine düşkün şımarık müsrifîn idiler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

وَكَانُواْ يُصِرُّونَ عَلَى ٱلْحِنثِ ٱلْعَظِيمِ ٤٦

Ve büyük cinayete ısrar ediyorlardı.

– Elmalılı Hamdi Yazır

وَكَانُواْ يَقُولُونَ أَئِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَٰمًا أَءِنَّا لَمَبْعُوثُونَ ٤٧

Ve diyorlardı ki: Öldüğümüz ve bir toprak, bir yığın kemik olduğumuz vakit mi? Cidden biz mi mutlak ba's olunacakmışız?

– Elmalılı Hamdi Yazır

أَوَءَابَآؤُنَا ٱلْأَوَّلُونَ ٤٨

Ya evvelki atalarımız da mı?

– Elmalılı Hamdi Yazır

قُلْ إِنَّ ٱلْأَوَّلِينَ وَٱلْءَاخِرِينَ ٤٩

De ki: Muhakkak bütün evvelîn ve âhirîn.

– Elmalılı Hamdi Yazır

لَمَجْمُوعُونَ إِلَىٰ مِيقَٰتِ يَوْمٍ مَّعْلُومٍ ٥٠

Lâbüd cem olunacaklar mikatına ma'lûm bir günün.

– Elmalılı Hamdi Yazır

ثُمَّ إِنَّكُمْ أَيُّهَا ٱلضَّآلُّونَ ٱلْمُكَذِّبُونَ ٥١

Sonra siz, ey sapgın münkirler!

– Elmalılı Hamdi Yazır

لَءَاكِلُونَ مِن شَجَرٍ مِّن زَقُّومٍ ٥٢

Lâbüd yersiniz de bir ağaçtan, zakkumdan.

– Elmalılı Hamdi Yazır

فَمَالِـُٔونَ مِنْهَا ٱلْبُطُونَ ٥٣

Doldurursunuz da karınlarınızı ondan.

– Elmalılı Hamdi Yazır

فَشَٰرِبُونَ عَلَيْهِ مِنَ ٱلْحَمِيمِ ٥٤

İçersiniz de üstüne o hamîmden.

– Elmalılı Hamdi Yazır

AYARLAR
Okuyucu